İŞÇİ ALACAĞINA İLİŞKİN İBRANAMENİN GEÇERLİLİĞİ


1. Genel Olarak

İşçi-işveren arasındaki ihtilaflar sonucu işci alacağı olarak bilinen kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık ücretli izin alacağı, net ücret alacağı, asgari geçim indirimi alacağı, fazla  mesai  alacağı  gibi alacakların işveren tarafından ödendiğinin bir ispatı da işçi tarafından verilen ibranamedir. 

Türk Hukukunda ibra sözleşmesi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, 132. maddesinde “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir” şeklinde kurala yer verilmiştir.

Ancak; iş ilişkisinde borcun ibra yoluyla sona ermesi ise 6098 sayılı Kanun’un 420. maddesinde öngörülmüştür. Anılan Yasa maddesinin 2. fıkrasında "İşçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür." denilmekte ve aynı maddenin son fıkrasında, "destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün tazminat alacaklarına" da Yasanın 420/2. fıkrasının uygulanacağı vurgulanmaktadır. 

2. Eski Borçlar Kanununa göre İş İlişkisinde Geçerli İbraname 

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önceki dönemde imzalanan ibranamenin geçerliliği sorunu, farklı ilkeler çerçevesinde değerlendirilmelidir. İşçi ve işveren arasında işverenin borçlarının sona erdirilmesine yönelik olarak Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlülüğü öncesinde yapılan ibra sözleşmeleri yönünden geçersizlik sorunu Yargıtay 9. Hukuk Mahkemesinin 24/05/2016 tarihli, 2014/35709 esas ve 2016/12356 karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi aşağıdaki ilkeler dahilinde değerlendirilmelidir: 

a- İş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. (Yargıtay 9.HD. 15.10.2010 gün, 2008/41165 E, 2010/29240 K.).

b- İbranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez (Yargıtay 9.HD. 5.11.2010 gün, 2008/37441 E, 2010/31943 K).

c- İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması halinde, ibra iradesinden söz edilemez. 

d- Öte yandan 818 sayılı Borçlar Kanununun 21 inci maddesinde sözü edilen aşırı yararlanma (gabin) ölçütünün de ibra sözleşmelerinin geçerliliği noktasında değerlendirilmesi gerekir. 

e- İbranamedeki irade fesadı hallerinin, 818 sayılı Borçlar Kanununun 31 inci maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde ileri sürülmesi gerekir (Yargıtay 9.HD. 26.10.2010 gün, 2009/27121 E, 2010/30468 K). Ancak, işe girerken alınan matbu nitelikteki ibranameler bakımından iş ilişkisinin devam ettiği süre içinde bir yıllık süre işlemez. 

f- İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir.  (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010 gün 2008/37372 E, 2010/31566 K). 

g- Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise, alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. (Yargıtay 9.HD 21.10.2010 gün 2008/40992 E, 2010/39123 K.). 

h- Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi yapılmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır (Yargıtay 9.HD. 27.06.2008 gün 2007/23861 E, 2008/17735 K.). Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede, irade fesadı haller ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır (Yargıtay HGK. 21.10.2009 gün, 2009/396 E, 2009/441 K). 

ı- İşçinin ibranamede yasal haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir (Yargıtay 9.HD. 4.11.2010, 2008/40032 E, 2010/31666 K).

j- İbranamede yer almayan işçilik alacakları bakımından, borcun sona erdiği söylenemez. İbranamede yer alan işçilik alacaklarının bir kısmı yönünden savunma ile çelişmeyen kısımlar yönünden ibra iradesine değer verilmelidir (Yargıtay 9.HD. 24.6.2010 gün, 2008/33597 E, 2010/20380 K). 

k- İbraname savunması, hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir (Yargıtay HGK. 27.1.2010 gün 2009/9-586 E, 2010/31 K. ; Yargıtay 9.HD. 13.7.2010 gün, 2008/33764 E, 2010/23201 K.).

3. 6098 Sayılı Borçlar Kanununa göre İş İlişkisinde Geçerli İbraname

Bilindiği gibi 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanununun 420/2. maddesine  göre, işçinin işverenden alacağına ilişkin ibra sözleşmesinin yazılı olması, ibra tarihi itibarıyla sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. Bu unsurları taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür. 

Ayrıca; Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 27/11/2019 tarihli, 2017/25556 esas ve 2019/21633 karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi "Hakkın gerçek tutarda ödendiğini ihtiva etmeyen ibra sözleşmeleri veya ibra beyanını muhtevi diğer ödeme belgeleri, içerdikleri miktarla sınırlı olarak makbuz hükmündedir. Bu hâlde dahi, ödemelerin banka aracılığıyla yapılmış olması gerekir." 

6098 sayılı TBK’nın 420’nci maddesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren bir ay içinde yapılan ibra sözleşmelerine geçerlilik tanınmayacağı bildirilmiştir. Aynı maddede, alacağın bir kısmının ödenmesi şartına bağlı ibra sözleşmelerinin (ivazlı ibra), ancak ödemenin banka kanalıyla yapılmış olması halinde geçerli olacağı öngörülmüştür.

4857 sayılı İş Kanunu’nun (4857 sayılı Kanun/İK/) 19’uncu maddesinde, feshe itiraz bakımından bir aylık hak düşürücü süre öngörülmüş olmakla, feshi izleyen bir ay içinde işçinin işe iade davası açma hakkı bulunmaktadır. Bu noktada feshi izleyen bir aylık süre, işçinin eski işine dönüp dönmeyeceğinin tespiti bakımından önemlidir. O hâlde feshi izleyen bir aylık sürede işverenin olası baskılarını azaltmak, iş güvencesinin sağlanması için de gereklidir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 04/04/2019 tarihli, 2015/22-3254 esas ve 2019/399 karar sayılı ilamında da belirtildiği gibi, geçerli ve haklı neden iddialarına dayanan fesihlerde dahi ibraname düzenlenmesi için feshi izleyen bir aylık sürenin beklenmesi gerekir. Bir aylık bekleme süresi kısmi ibra açısından işçinin bir kısım işçilik alacaklarının ödenmesinin bir ay süreyle gecikmesi anlamına gelse de temelde işçi yararına bir durumdur. Hemen belirtelim ki bir aylık bekleme süresi ibra sözleşmelerinin düzenlenme zamanı ile ilgili olup ifayı ilgilendiren bir durum değildir. Başka bir anlatımla işçinin fesih ile muaccel hale gelen kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve izin ücreti gibi haklarının ödeme tarihi bir ay süreyle ertelenmiş değildir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun aynı maddesinde, işverence yapılacak olan ödemelerin banka yoluyla yapılması zorunluluğunun getirilmesi, ibranamenin geçerliliği noktasında sonuca etkilidir. Sözü edilen yasal düzenleme, sadece işçinin alacaklı olduğu durumlar için işçi yararına kısıtlamalar öngörmektedir. 

Ayrıca Türk Borçlar Kanunu’nun 420’nci maddesinin ikinci ve üçüncü fıkra hükümleri, destekten yoksun kalanlar ile işçinin diğer yakınlarının isteyebilecekleri tazminat ve alacaklar dâhil, hizmet sözleşmesinden doğan bütün haklar yönünden uygulanır.

Ayrıca ibranamenin tarih içermemesi ya da içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.

İbra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi mümkün değildir. Bu nedenle işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla; 6098 Sayılı Borçlar Kanununa göre işçi alacağına ilişkisinde işçi tarafından verilen ibranamenin geçerli olabilmesi için: 

a- İbra sözleşmesinin yazılı olması, 

b- İbra tarihi itibarıyla iş sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir aylık sürenin geçmiş bulunması, 

c- İbra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi, 

d- Ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması,

Şarttır. 

Bu unsurların tümünü taşımayan ibra sözleşmeleri veya ibraname kesin olarak hükümsüzdür.  

SONUÇ:

Her ne kadar, Türk Hukukunda ibra sözleşmesi şekle bağlı olmaksızın ve borcu tamamen veya kısmen ortadan kaldıran bir kurum olsa da, işçi alacağına ilişkin ibranamelerin geçerliliği belli koşullara bağlanmıştır. 

İşçi alacağına ilişkin olup da yasal koşulları taşımayan ibranameler hükümsüz sayılacaktır. Bu cümleden olmak üzere 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 420/2. fıkrası uyarınca işçinin alacağına ilişkin ibra sözleşmesi yazılı olmak zorundadır. Bu tür ibraname iş sözleşmesinin  sözleşmenin sona ermesinden başlayarak en az bir ay sonra düzenlenmelidir. Öte yandan ibranamede,  ibra konusu alacağın türünün ve miktarının açıkça belirtilmesi gerekmektedir. Son olarak da ödemenin hak tutarına nazaran noksansız ve banka aracılığıyla yapılması şarttır. 

Av. Tuğbanur POĞDA